11 Ocak 2015 Pazar

YENİ BİR İKTİDAR GELECEK


ANADOLUDAN AVRUPAYA GÜNEŞ DOĞACAK

Bu yıllardan tam bir asır önce, Türk Milleti ard arda  üç büyük savaş yaşadı.
 Adına Balkan Savaşı denilen, Fakat Rus Çarı'nın da desteklediği irili ufaklı Balkan Milletlerinin Osmanlı İmparatorluğuna Topyekun bir saldırısı yıl 1912...
Daha bu saldırılara cevap veremeden, bir oldu bitti ile, İTTİHAT VE TERAKKİ Partisinin hırs dolu düşünceleriyle katıldığımız, Birinci Dünya Savaşı yıl 1914...
Türk Ordusunun hiçbir cephede yenilmemesine rağmen (ki Çanakkale Destanı bu yenilmezliğin bir örneğidir.) müttefiklerimizin yenilgisiyle imzaladığımız SEVR Antlaşmasıyla
Ankara ve çevresindeki bir iki yerleşim yeri hariç, tüm İmparatorluk toprakları( Yani Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Azerbaycan, Kırım ve irili ufaklı yerleşim merkezleri, Kıbrıs, Girit, Rodos dahil elimizdeki tüm adalar.) işgal edildi.
19 Mayıs 1919 da başlayan KURTULUŞ SAVAŞI sonunda, bugünkü vatanımızı korumak zorunda kaldık.
Bu mücadelenin sonunda genç ve bilgili nüfusumuzu da kaybettik. Cumhuriyet ile beraber, yeniden delikanlı bir anlayışa sahip olduk.
Anadolu ve biraz da Trakya' da bize kalan topraklardaki insanımız hızlı bir nüfus patlamasına sahne oldu. Mesela Amcamlar tam dokuz kardeştiler, teyzemler ise dayım dahil yedi kardeştiler... Biz ise dört kardeşiz.
1960 dan sonra ise, bir nüfus planlamasına gidilmek istendi. Batı insanımız buna uydu. Fakat Ankara'nın doğusunda yaşayanlar ne medeni kanunlara( ki bir den fazla evlenmek kanunen yasak) ne de başka telkinlere uymadı. 
Oradaki nüfus fazlalığı önce inşaat işçisi olarak batıya geldi. Sonra yapılan bu apartmanlarda görevli olarak çalıştılar. Bodrum katlarındaki dairelerde oturdular. Tabii nüfus yine aynı orantıda artmaya devam etti. Köylerinden kentlerinden akrabalarını çağardılar. Kimi yine inşaatçı fakat geri kalan bir çoğu ise, eşya taşıyıcı, Ayakkabı boyacısı, Seyyar satıcı, Simitçi, Çaycı, Berber, Terzi ve saire mesleklerde çalışmaya başladılar.
Büyük şehirlerde hademeler, hizmetçiler, hastabakıcılar hep doğudan gelen vatandaşlarımızın istihdamı ile dolduruldu.
Mesela bir lisenin kapısında, bir devlet dairesinin giriş yerinde hep bu vatandaşlarımız iş buldular..
Saf Anadolu çocuklarıydı. Sözleri namustu. Güvenilir insanlardı.  Bu sağlam karakterli insanların büyük şehirlerde doğup büyüyen çocukları üstün zekalarıyla, yüksel tahsillerini de yaptılar.
Batı insanı hatta doğudan batıya gelen ve şehirde evlenen insanlarımız da nüfus planlamasına destek verdiler.
Batı ile doğu arasında batılının azaldığı, doğulunun çoğaldığı bir nüfus dengesi oluştu.
Şimdi bile, İstanbul nüfusunun en kalabalık memleketlileri doğu kökenlidir.
Demokrasiyle idare ediliyoruz. Vatandaşlarımız iş ekmek ve bazı sosyal haklar istedi. Veririm sizin isteklerinizi, diyen partiler kazandı.
Vermediler ya da veremediler....
Su gibi akan petrol kuyularımız yok ki..
1980 li yıllarda, bir baskı rejimi uygulandı.
Çok vatandaş, mağdur oldu. Köroğlu misali dağa çıktılar...
Bizim ülkemizde bir koçero vardı. Hatta filmleri bile çevrildi.
Koçero bireysel bir başkaldırma idi.
Fakat, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ın da desteklediği bir terör örgütü, çok insanımızın ocaklarına ATEŞ düşürdü.
Başka Devletler mi bize yardım etti. Yoksa biz mi birden güçlendik. Terörst başını yakalayıp, ülkemize getirdik.
Fakat tıpkı birinci Dünya Savaşında kaybetmediğimiz halde, yenildiysek. Bu terör örgütü başını idamla yargıladık. Karar çıktı. Kalem kırıldı.
Ne oldu? Nasıl oldu?
Avrupa birliğine girmek istiyorsunuz, bak biz de İDAM yok. Siz de bu insanlık dışı cezayı kaldırın dediler..
Meclisteki partiler, oy birliği olmasa da oy çokluğuyla bu kararı kabul ettiler.
Şimdi Türkiye'de idam  cezası yok. Bir adam bir kişiyi de öldürse, bin kişiyi de yok etse, cezası müebbet hapis..
Bu insanlıktan nasibini almamış insanlara, ölünceye kadar bir de devletimiz, bakmak zorunda kaldı. Bizim ödediğimiz vergilerin önemli bir bölümü cezaevlerindekilerin ihtiyacına harcanıyor...
(Not: Hemen açıklayayım. Bu cezaevlerinde  boşu boşuna yatan kader mahkumları da var. Suç işlemiş, pişman olmuş kahır içinde yatanlar da var.
İdam cezasının kalkmasına da karşı değilim.
Terörist başı idam edildikten sonra da kaldırılabilirdi.
Yukarıdaki notu düşüncelerimi bilin diye yazdım...)
Hükümetimiz, çözüm süreci dedi. Silahlar sussun dedi. Fakat iki komşumuzun topraklarında bize baş kaldırmış terör örgütü ve daha başka irili ufaklı isyancı güçler var. Hatta bir isyancı kuvvet, kendisini devlet olarak ilan etti.
Elbirliği ile, başımızdaki iktidara destek vermeliyiz. Yanlış yapılırsa, onu da hemen belirtmeliyiz. Akil adamlar diye bir halk meclisi kuruldu. Bu akil adamlar, seksenbir vilayetimizi, köy köy, sokak sokak, şehir şehir gezdiler...
Ortak fikir, çözüm sürecinin desteklenmesi yönünde oldu.
Okullarda bir andımız vardı. Hatta bu andımızı 1980 den sonra biraz daha uzattılardı.  Şimdi kaldırıldı. İtiraz yok zannetmesinler.... Var. Fakat yine de iktidardaki parti desteklendi. En son yapılan kamu oyu araştırmalarında yeni bir oluşum öne çıktı.
Sayın Emine Ülker Tarhan Hanımefendi'nin önderliğindeki birleşen hareket, iktidarı zorlayacak gibi görünüyor.
Eğer, vatandaşın beklentilerini de seçim bildirgelerinde anlatabilirlerse, iktidar olabilirler.
Bir kere çözüm süreci devam etmelidir. Fakat İmralı ya da kandil değil de, bizzat halkın içinden seçilmiş parlemento içinde var olan temsilcilerimiz ve Akil Adamlar bu projeyi gerçekleştirmelidir.
Halkımızın beklentileri var. Mesela ASGARİ ücret, büyük şehirlerde mesela İstanbul'da en az ikibinbeşyüz lira olmalıdır. Küçük yerleşim yerlerinde ise, bin liranın da altında tesbit edilmelidir.  O zaman tersine bir göç başlar. Çünki yatırımcılar az ücret verme adına işletmelerini, batıdan doğuya taşıyacaklardır. Onlarla beraber büyük şehirlerden küçük yerlere göç başlayacaktır.
Büyük şehirlerde, Trafik rahatlayacak, metro, metrobüs, köprü, havaalanı gibi yatırımlar bir daha yapılmayacaktır. Ev kiraları hatta evler dahi ucuzlayacaktır.
1999 dan önce sigortalı olan, işçi, esnaf ve memurlar çıkarılan kanunlarla mağdur edilmiştir. Tam beş milyon insanımız EYT dir. Yani emeklilikte yaşa takılmıştır. Aileleriyle beraber on milyonu geçer... Bu insanlara verilecek söz, hem devletimizin sözünün eri olduğunu(ki bu insanlar sigortalı olduklarında şu yaşa gelince emekli olurum diye biliyorlardı.) gösterecek. Hem de yeni oluşumu iktidara getirecektir.
Kaynak var... Çünki doğudan batıdan ülkemize sığınmacı olarak gelenlere bakan devlet, bu zaten önünde sonunda emekli olacak vatndaşımızı rahatlatabilir.
Hem de işsizlik önlenir. Emekli olanların kadroları işsizlerle doldurulur.
Bir de Kredi Kartı borçluları var.. Bu insanlarımızın az çok geliri var. Geliri olmayanlara da devlet iş imkan sağlar. Borçlu olduğu bankayla uzun vadeli bir borç yapılandırılması yapılır.
Hem bankacılık sistemi, hem de bu zor durumdaki vatandaşlarımız derin bir nefes alırlar.
Yeni oluşum bu yukarıdaki projeleri ve belki de daha da fazlasını seçmene anlatabilirse, 2015 HAZİRAN ayında yepyeni bir TÜRKİYE, doğudan Avrupaya GÜNEŞ gibi doğar.
2015 de açılacak okullarımızda, Andımız tekrar okunur. Türk Milletinin varlığı kimseye zarar vermez. Andımızda onu okuyan Türk çocukları ya da başka etnik kökenden olan vatandaşlarımızın çocukları, sadece gurur duyarlar.
Çünki Türk Milleti, tarih olmamış, tarihe yön vermiş büyük bir millettir. Başka Milletlere sadece yardım etmiştir. Hala da yardım etmeye devam etmektedir.
Yeni bir yazı da buluşmak üzere hoş ve esen kalınız...

http://www.orhangazigemic.com/

1 yorum:


  1. Hasan Güler Yorumumu tekrar okursanız AKP ye oy verilsin demediğimi anlayacaksınız. Eğer ANADOLU PARTİSİ iktidar olacaksa, sevgiyle, muhabbetle, barışla olacaktır. Kavgadan bıktı bu millet. İnsanımız üç kilo kömür karşılığında oy satmaz. Başka alternatif olmadığı için, kömür alanlar değil de daha başkaları oy veriyorki üç seçimi de AKP kazandı. İki Cumhurbaşkanı seçimini de AKP kazandı. Bu oyları verenleri hakir görürseniz, olmaz. Bu dünyada ve ülkemizde herkes eşittir. Peygamber efendimizin dediği gibi bir ırkın başka bir ırka, bir insanın başka bir insana üstünlüğü yoktur. İsmim açık. Gizlim yok. Emekliyim. Emekli maaşları artsın diyorum. Köylünün ürettiği malı on kuruşa alıp, şehirde yüz kuruşa satan aracılar olmasın diyorum. Bankalara borcu olanlara da uzun vadeli ödeme planı yapılsın diyorum. EYT denilen ve Emeklilikte yaşa takılanlar diye bilinen beş milyondan fazla insanın hakkı verilsin diyorum. Sevgiyle doluyum. Kimseye de kin tutulmasını ve bizim yazılarımızı da anlamadan manidar yorumlar yazılmasını hoş karşılamıyorum. İktidar olmak için idealist olmak lazım. Yoksulu, çaresizi, zorda olanı düşünmek lazım. Programınızda bunlar yoksa, tabii ki oy alamazsınız. İktidarı da değitiremezsiniz Sözlerim bu konuda....Hoş ve esen kalın. Allahu Teala tüm dileklerinizi kabul etsin inşaallah...

    YanıtlaSil